Atatürk den Arnavut Halkına Önemli Mesajlar

Araştırmacı-Yazar, Dr. Tayfun Atmaca’nın tarihi belgeler ışığında hazırladığı ”Son Mektup” adlı kitap, Andaç Yayınlarından çıktı.

ATATÜRK’DEN ARNAVUT HALKINA ÖNEMLİ MESAJLAR

*** “Bu çalışmanın ana amacı, iki ülkenin ortak tarihinde yer alan ve günümüz gençlerinin haberdar olmadığı bir takım gerçeklerin tarihi belgeler aracılığı ile canlı tutulmasıdır. Dolayısıyla çalışmada hiçbir şekilde iki ülkenin idari ve siyasi yapıları hakkında bir eleştiri ve yanlış anlamalara neden olacak kelime oyunları yapılmamıştır. Bu araştırma ile Arnavutluk ve Türkiye halklarının gerçek dostluklarına vurgu yapılarak, tarihi süreç içerisinde gerçekleşen olaylardan bugün dahi en çok ihtiyacımız olan derslerin çıkartılması, aynı hataların yeniden yaşanmaması ve tarihi hafızamızın canlı tutulması hedeflenmiştir. Ayrıca, Atatürk tarafından Arnavut halkına gönderilmek için kaleme alınan resmi mektuplar, tarihi belge olma özelliğinin ötesinde, verdiği önemli mesajlarla dikkat çekiyor.

 

Ülkelerin Devlet Arşivlerinde yaptığı incelemeler sonucunda, ortaya çıkardığı belgeler ışığında yakın tarihimize ışık tutmaya devam eden, Araştırmacı- Yazar, Dr. Tayfun Atmaca, Arnavutluk Devlet Arşivinden edindiği belgelerle hazırladığı, “Son Mektup” adlı eserde, 1383 yılından başlayarak 28 Kasım 1912 tarihine kadar Osmanlı idaresinde kalan ve her zaman Osmanlı idaresi tarafından eşit muamele görmüş Arnavutların, Osmanlı sonrası ilk dönemini ayrıntılarıyla inceleyerek, bu çalışma ile büyük bir boşluğu dolduruyor. Özellikle Atatürk tarafından Arnavut halkına gönderilmek için kaleme alınan resmi mektuplar, tarihi belge olma özelliğinin ötesinde, verdiği önemli mesajlarla dikkat çekiyor.

Ayrıca eserde, Gazi Mustafa Kemal’in yeni bir devlet olan ve krallıkla yönetilen Arnavutluğa karşı dış politik duruşunu göstermesi dikkat çekicidir. Mustafa Kemal’in bu tutumu, günümüz devlet idarecilerine örnektir. Çalışmanın bir diğer önemli yanı ise, yakın tarihimizde bizden bir parça olan Arnavutluk’un bizden aşama aşama kopuşu ve bu kopuşun siyasi ve sosyal sonuçlarının bilimsel olarak incelenmesi; bu sürecin Türk ve Arnavut milletinde bıraktığı derin izlere yer vermesidir.

Türk milleti Arnavutları sadece Osmanlı döneminde değil, Cumhuriyette de eşit birer vatandaş görmüş, bir emanet gibi kendine sığınanı korumuştur. Bu çalışmada, Dr. Tayfun Atmaca Osmanlı sonrası, Arnavutların bizden en azından hissi olarak ayrılmadığını göstermiştir. Ayrıca eserde, Balkanlar gibi tarihin her döneminde milletlere güç kazandırmak için savaş alanı olmuş bir coğrafyada yaşamaya çalışan bu ülkeyle tarihi ortak geçmişin yanında gelecekte stratejik birlikteliğimizin köklerini de Atatürk’ün öngörüsüyle ortaya koyarak önemli bir görevin yerine getirilmesine dikkat çekilmiştir.

Eser hakkında görüşlerini paylaşan “Son Mektup” kitabının yazarı, Dr. Tayfun Atmaca, “Hiç şüphesiz bu tür çalışmalar, Osmanlı devletini kuran Türklerin yönettikleri halkları nasıl adilce idare ettiğini ispat etmektedir. Bu adilane idare Arnavutların Türklerden ayrılsa da ilgilerinin hala ülkemizle olmasıyla anlaşılabilir ve bu çalışma bu yönüyle de önem arz etmektedir. Eserde, ön plana çıkartılan Gazi Mustafa Kemal’in tespitleri, Arnavutluk devletiyle Türkiye arasında sosyal siyasi ve iktisadi ilişkiler için birer anahtardır. Önemli olan bu anahtarların ehil idareciler tarafından yerli yerinde kullanılabilmesidir. “ dedi.

Açıklamasında, eserinde yer verdiği Arnavutluk’un tarihi öneminde de değinen Dr. Tayfun Atmaca, şunları söyledi: ”Tarihten gelen ortaklığın din, örf adet ve geleneklerimizle birleştiği nadide ülkelerden biri de Arnavutluk olmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonunda Arnavutluk ve Türkiye savaş galipleri büyük devletlerin ve Sırp, Yunan devletlerinin kendi aralarındaki pazarlıkları ve ilhak planları sonucunda ulus olarak kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyordu. Bu planlar 26 Nisan 1915 tarihli ünlü Londra Antlaşması gibi gizli antlaşmalarda belirlenmişti. 1878 yılı Berlin Kongresi’nde ve 1913 yılı Londra Büyükelçiler Konferansı’nda ilk adımları atılan ve Arnavutluk’un ortadan kaldırılmasını hedef alan Londra Antlaşması, 7. maddesiyle, Arnavutluk’un tam parçalanmasını öngörüyordu. Antlaşmanın 3. maddesi İtalya’nın Anadolu’da alacağı toprakları da içeriyordu.

Barış antlaşmaları ve Paris Konferansı, gizli antlaşmaların öngördüklerini kesinleştirmek ve yaşama geçirmek için çalışmaya başladı. Arnavutluk ve Türkiye siyasal-ulusal açıdan ölüm cezasına çarptırıldı. Yenik devlet olarak Türkiye, Mustafa Kemal’in söylediği gibi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasının bedelini ödüyordu. Bu arada, Arnavutluk haritası güçlü devletlerin egemen olma mantığından hareketle, yeniden parçalanmak için diplomasinin yeşil masasına konuldu.”

Eserinde özellikle altını çizdiği, ulusal ölümle karşı karşıya bulunan Arnavut ve Türk halklarının, kendi anayurtlarını kurtarmak için, ölüm kalım savaşına katılmak için ayağa kalktıklarının altını çizen Atmaca, “ Eserinde, detaylı bir şekilde kendi kaderleri ile baş başa kalan iki ülkenin büyük bir azmin sonunda ayakları üzerinde kendi insanları ile kurtuluş mücadelesini verme başarısı göstermeleri üzerinde durduğunu belirtti. Atatürk’ün Arnavut halkı için verdiği önemli mesajlara da eserinde değindiğini belirten Dr. Tayfun Atmaca, şunları söyledi: “Arnavutluk’un ulus olma mücadelesi ve daha sonrasında devam eden ülke içindeki siyasi gelişmeleri yakından takip eden Mustafa Kemal 1 Mart 1922 günü TBMM’nin 3. oturumu açılışında yaptığı konuşmada, Arnavutluk halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesi ile ilgili Türk halkının tutumunu belirterek, Arnavutluk’un güçleneceği ümidiyle, Arnavutluk ile ilişkilerini düzeltme isteğini dile getirdi. Bu konuşması henüz Cumhuriyetin ilan edilmediği Kurtuluş Savaşı’nın yeni sona erdiği bir döneme rastlaması açısından büyük önem taşımaktadır. Konuşması şöyledir: “Arnavutluk Hükümetine gelince: Bu İslâm hükümeti halkı ile yüzyıllarca beraber yaşadık. Uzun süre kendileriyle hayatımızı birleştirdik ve alın yazılarımız bir idi. Aynı dinden olan bu halk ve hükümetin varlığını koruması ve mutluluğunu sağlaması için bize bağlı olduğu gerçeğini anlaması gerekir. Bu günkü güç durumlarının doğuracağı acıklı zorunlu hallerden kurtulmaları için önemler alınacaktır. Bunu kuvvetle ümit ederim”

Atatürk’ün dış politikada izlediği ilkeli tutuma eserinde tarihi belgelerle yer verdiğinin üzerinde de duran Atmaca, “Bu mücadelelerin sonunda Arnavutluk belli bir süre için “Krallıkla”, Türkiye ise “Cumhuriyetle” yönetilme şeklini seçti. Bu süreç içerisinde ülkesinde krallığını ilan eden Ahmet Zogu’nun siyasetine karşı Atatürk’ün takındığı ilkeli tutum nedeniyle, Türkiye-Arnavutluk ilişkileri, gelişmedi. Türkiye Cumhuriyeti ve Arnavutluk Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin Atatürk döneminde zaman zaman kesintiye uğramasının sebebi iki ülkenin ulusal çıkarları değildir. Atatürk’ün de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde söylediği gibi iki ülkenin ulusal çıkarları birbirleriyle işbirliğine dayanmaktadır. Bunu teyit eden ve Atatürk tarafından kaleme alınan resmi mektuplar, büyük önem taşımaktadır.

Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yeni bir cumhuriyettir. Atatürk, Cumhuriyet fikrinin halk arasında yaygınlaşmasını ve benimsenmesini istemektedir. Arnavutluk’da Cumhuriyetten krallığa geçiş karşısında kendi siyasal tutumunu belirlemek durumunda kalmıştır. Türk ve Arnavut halkları arasındaki yüzlerce yıllık beraberlik sebebiyle iki ülkede ortaya çıkan gelişmeler birbirini doğal olarak etkilemiştir. Cumhuriyet fikrinin Arnavutluk’ta çok fazla taraftarının bulunması da Krallık için siyasi bir tehdittir. İlişkilerin gerginleşmesinin sebebi yalnızca, ülkelerin siyasi yapılarındaki farklılıklardan kaynaklanmıştır.” dedi

Arnavutluk’ta kraliyet rejiminin ilan edilmesi sürecinde, bu gelişmelerin Mustafa Kemal tarafından tasvip edilmemiş olması, bazı kralcı çevrelerin iddia ettiği gibi onun Arnavut aleyhtarı bir tutum takındığını göstermediğini eserinde yer verdiğini de belirten Atmaca, “Bilakis bu tutum rejimin değişimini kabul etmeyerek, krallık iktidarına karşı savaşmaya devam eden Arnavut milletini destekleyen bir tutumdu; çünkü Mustafa Kemal’in takındığı bu kararlı ve temel tutum krallık devrinde bütün Arnavut milletinin istek ve duygularını ifade eden ve Arnavutluk’un dışında yaşayan Arnavut halkı tarafından da tamamen onaylanan bir tutumdu. Bu arada bilhassa “Liria Kombetare” gazetesinin ismine değinmek gerekmektedir. Arnavutluk ve Türkiye arasındaki münasebetlerin fazla sıcak olmadığı zamanlarda bile sağduyulu Arnavut basını, Türkiye’nin kaydettiği ilerlemeleri Arnavutluk’ta anlatmaya devam ediyordu. Arnavutluk’ta da Mustafa Kemal Türkiyesi’nin siyasi ve sosyal reformlarının müspet yankıları, değişik çevrelerin baskılarına rağmen, basın kuruluşlarınca olumlu bir şekilde Arnavut kamuoyuna aksettiriliyordu. Bu da göstermektedir ki Arnavut halkı ile Türk halkı arasındaki kardeşlik ve dostluk temeline dayalı işbirliği her dönemde layık olduğu karşılığı bulmuştur ve bulmaya devam edecektir.” dedi.

Eserinin ana amacı üzerin de de duran Dr. Tayfun Atmaca, şunları kaydetti; “İki ülkenin ortak tarihinde yer alan ve günümüz gençlerinin haberdar olmadığı bir takım gerçeklerin tarihi belgeler aracılığı ile canlı tutulmasıdır. Dolayısıyla çalışmada hiçbir şekilde iki ülkenin idari ve siyasi yapıları hakkında bir eleştiri ve yanlış anlamalara neden olacak kelime oyunları yapılmamıştır. Bu araştırma ile Arnavutluk ve Türkiye halklarının gerçek dostluklarına vurgu yapılarak, tarihi süreç içerisinde gerçekleşen olaylardan bugün dahi en çok ihtiyacımız olan derslerin çıkartılması, aynı hataların yeniden yaşanmaması ve tarihi hafızamızın canlı tutulması hedeflenmiştir.”

Eserin, Türkiye-Arnavutluk ilişkilerinin yakın tarihinin anlaşılması adına büyük önem taşıyor. Alter Yayınlarından çıkan eserin, son bölümünde, Arnavutluk tarihine damgası vuran Kral Zogu ve ailesinin hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğraf belgelerine yer veriliyor.

BENZER KONULAR

Yorum Yapınız